Söyleşiler

“Yarım Kalan Yürüyüş”ü yayımlanan Mehmet Eroğlu: Romanlarımdaki ortak tip eylemci genç insanımız Eroğlu, yeni romanının ilk iki romanından tümüyle farklı olduğunu belirtiyor. Ama üç romanındaki kahramanların, kökü İttihatçılara kadar uzanan eylemci Türk tipinin parçaları olduğuna inanıyor.

Kültür Servisi – Özellikle 12 Eylül sonrası birbiri ardı sıra yayımlanan yapıtlarıyla dikkatler çeken dört yazardan biri Mehmet Eroğlu. Orhan Pamuk, Latife Tekin ve Ahmet Altan’la Mehmet Eroğlu’nun romanlarının aynı döneme rastlaması dışında ortak bir yanları var mı? Bu, ayrıntılı bir tartışma konusu. Ama Mehmet Eroğlu’nun romanlarının, kendi deyişiyle “ortak bir böleni” var: Kahramanları. Eroğlu, “Issızlığın Ortasında” ve “Geç Kalmış Ölü” adlı romanlarından sonra yeni yayımlanan üçüncü romanı “Yarım Kalan Yürüyüş”te de “kökü İttihatçılara kadar uzanan eylemci Türk tipi” ne değişik açılardan yaklaşmayı sürdürüyor.

Ortak yan: Kahramanlar

İlk iki romanınızın birbirini tamamlar nitelikte olduğunu biliyoruz. Üçüncü romanınızı bu bağlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? M.E- Yarım Kalan Yürüyüş” gerek konusu, gerek zamanı ve mekânı açısından ilk iki kitaptan tümüyle farklı bir roman. Ancak üç romanın da ortak bir böleni var: Kahramanları. “Yarım Kalan Yürüyüş”ün ana tipi Korkut Laçin, cesareti, korkusuzluğu, fedakarlığı ve acıya dayanıklılığıyla efsane haline gelmiş biri. Yani bir anlamda bir kurtarıcı. “Issızlığın Ortasında” daki Ayhan’la karşılaştırıldığında ondan bütünüyle değişik bir tip. Ama yine de bu insanların kökü İttihatçılara kadar uzanan eylemci Türk tipinin parçaları olduğuna inanıyorum. Üç romanın ortak yanı bu.

İnsani Ölçülerin Dışına Çıkmadan – Üçüncü romanı “Yarım Kalan yürüyüş”ü yayımlayan Mehmet Eroğlu, “İnsanlığın mutluluğuna yönelmiş hiçbir politik mücadele insani ölçülerin dışına çıkılarak kazanılamaz” diyor. Eylemci Türk tipi dediniz. Bu tipin önemi nereden kaynaklanıyor? M.E- Sözünü ettiğim eylemci genç insan tipi (sağcı ya da solcu, bence önemli değil), geçmişte Türkiye’nin kaderini etkilemiş, yakın geçmişte  ise siyasal dengesini altüst etmiş; önemi buradan geliyor. Etkileri o kadar güçlü olmasa da önemi o kadar güncel ki, bugün ülkemizde huzur eşittir sessizlik denklemi içinde sessiz kalmalarını çok isteğimiz kesimlerden biri de bu insanların oluşturduğu gençlik. Bunun ötesinde korkutucu olan, ülkemizdeki  insanların giderek gençliğe karşı acımasız bir toplum olma belirtileri göstermesi. Gençliği (sağcı ya da solcu) eleştirsek de, eylemlerinin politik sorumsuzluk olduğunu bilerek kınayıp, suçlu olarak onları cezalandırıp gerektiğinde assak da, göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek var: Bu olaylara katılımın genişliği ve bu genç insanların dinamizmi. Acı ama gerçek sanırım dünya üzerinde çok az ülkede Türkiye’deki kadar çok “genç politik ölü” var. Sorun, bu dinamizmi ölümün ve yanlışlığın batağından olumluluğa, yaratıcılığa, özgürlüğe, gelişmeye ve barışa kanalize etmek ve bu ortamı hazırlamaktır. Ülkemizde bu yapılmıyor. Bu arada eklemekte yarar görüyorum: İnsanların mutluluğuna yönelmiş hiçbir politik mücadele, insani ölçülerin dışına çıkılarak kazanılamaz. Geçmişte gençliğimizin işlediği ya da itildiği en büyük suç budur.

Kurtarıcılardan kurtulmak

Roman kahramanınızın bir kurtarıcı olduğunu söylediniz. Nasıl bir kurtarıcılık? M.E- Korkut Laçin’in özelliklerinden biri kurtarıcılık. Ama ben kahramanlarımı hep birer insan olarak görür ve taşıdıkları sıfatların ardındaki insani yönlerini araştırıp bulmaya çalışırım. Bu açıdan Korkut Laçin, kurtarıcı olduğu kadar da insandır. Gelelim kurtarıcılık konusuna. Kurtarıcılığa değil, kendini kurtarıcı ilan edip ortaya çıkanlara karşıyım. Bir ülke ya da bir kavga, kurtarılmaya muhtaçsa, kimse merak etmesin, o şartlar ortaya mutlaka kurtarıcılarını da çıkarır. Gereksiz kurtarıcılar, bir süre sonra ülkeyi bu kurtarıcılardan kurtarmaya kalkışan başka gereksiz kurtarıcılar yaratıyor. İşte bu unutulmamalı. Bence ülkemizin kurtuluşu, kurtarıcılarından kurtulmasında yatıyor.

CUMHURİYET/KÜLTÜR TARİH  : 08 ŞUBAT 1986