Söyleşiler

Eroğlu’dan siyasal bir roman 

SİYASAL romanın yazılıp yazılmadığı tartışılırken,  roman gündemine bir siyasal roman yerleşti: Mehmet Eroğlu’nun Yüz:1981’i

1948’de doğdu Mehmet Eroğlu. İnşaat Mühendisi. 1971’de üniversiteyi bitirdiği yıl, sıkıyönetim mahkemesince 141-142’den yargılandı sekiz yıla mahkûm oldu. Issızlığın Ortasında ile 1979 Milliyet Roman Ödülü’nü kazandı, Orhan Kemal ve Madaralı Roman ödüllerini de aldı.

Geç Kalmış Ölü, Yarım Kalan Yürüyüş, Adını Unutan Adam, Yürek Sürgünü, roman türündeki ustalığını pekiştirdi.

Eroğlu, yıllardan sonra yayınladığı altıncı romanıyla, son yılların siyasal, toplumsal panoramasını veriyor bu romanda.

Romanın esas, ana kahramanı kimdir sorusuna şu cevabı veriyor. Anti-kahraman.

Giriş-Ben/Siz’den bazı satırları okursak, bu anti-kahramanı yakından tanır, onu romanda daha yakından izleyebilirsiniz:

‘Tekrarlıyorum: Suçsuzum; tıpkı sizler gibi.

Suçluysam bile, unutmayın, en çok sizinki kadardır bu.

Hiçbir hayatın başrolünü oynamaya kalkışmadım; kendiminkini bile. Bu durum beni ne utandırıyor, ne de görevini savsaklayanlara özgü üstü örtülü suçluluk duygusuyla yüklüyüm.

Hemen söyleyeyim, pek cesur biri sayılmam. Bazılarınızınki gibi öyle soylu, göze çarpan erdemlerim de yok. Mecbur kalırsam kurtarmaya çalışıp çalışmayacağıma hala karar veremediğim bir onurum var, onunla yetiniyorum.

İşte aşk yerine ilişkiyi, ruh yerine bedeni seçmemin nedeni. Hayatımı on üçümden beri kadınlar renklendiriyor.’  

Orta yaşlarda, bütün dünyası kadınlardan ibaret, geçim derdi çekmeyen biri. Yeter mi?

Hayır, o dünyasının görünen yüz’ü, ilişkilerini unutmak isteyen, karabasanını cinsellikle örtmek isteyen biri.

Oluruna bırakır gibi görünen ama hiç durmadan her anı, saniyeyi kalan bir tortu gibi yeniden, yeniden araştıran inceleyen.

Romandaki  bütün görüşler, zaman zaman mesajlar, hep kadınlar aracılığıyla veriliyor. Kendine güvenen iş sahibi kadından şizofrene kadar.

Roman kurgusu sarmal biçimde iki ayrı doğrultuda gelişiyor. Ayrılıyorlar, birleşiyorlar.

Birincisi anti-kahraman’ın gönül/cinsellik serüvenleri. İkincisi bir askeri darbenin çil yavrusu gibi dağıttığı insanlar. Biribiriyle kesişen serüvenler.

Mehmet Eroğlu, romancının tarihe sığınmasına karşı. Olayların yanından geçmeyi, tepkisizlik olarak yorumluyor, bunu da yazarlık sorumluluğuyla bağdaştıramıyor.

Cinselliği yaşarken bile, karabasanın izdüşümü onların bilinçaltını rahat bırakmıyor.

Boğuntu, herkesi girdabına çekiyor.

‘Sadakat mi? Bu, seçenekleri sınırlı olanlarda rastlanan bir erdemdir…’

Her şeyden, günlük hayattan kopmuş halasıyla buluştuğu günleri, saatleri çok ustaca anlatıyor.

Tutuklamaların, infazların, kapı aralarındaki cinayetlerin, bitmeyecek soruşturmaların, tüm bunları bir olay örgüsüne yedirerek anlatışın romanı.

Romanın ışıldakları, kesintisiz bugüne yöneliyor.

Yüz:1981, romancının anlayış çizgisini sürdürüyor. Çünkü Mehmet Eroğlu romanın bir tavır alma özelliği taşıdığını savunuyor.

Yakın siyasal geçmişi sadece bir tanık olarak değil bir romancı kimliğiyle sorgulayan, unutturmayan bir roman.

Faruk’u, Tahir Bey’i, Nazan’ı, Ferda’yı unutamayacaksınız.

Hele Tahir Bey’in şu cümlesini:

‘Bakan ne görüyor? Asık suratlı, hiç gülmeyen, yeteneksiz erkekler ve bu erkeklerin yazacağı, onların sorumlu olduğu tarih…’

Emek vererek okumanız gereken bir roman.

HÜRRİYET GAZETESİ TARİH          : 07 EKİM 2000 YAZAN         : DOĞAN HIZLAN