İnsan

“Bizler aslında hayvanız, hemde en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bir türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar bunun binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz. Sonuç: Öldürmek ya da Tanrı yerine geçmek güdüsü.”

Issızlığın Ortası, syf:252

“Öyle bir insanlığın malıyız ki, değer verdiği bütün kavramlar kanla yıkanmış, barış diyerek açtığı bütün yollar kan göllerine dönüşmüş, mutluluk diye sunduğu herşeyin gölgesi ölümle damgalanmış.”

Issızlığın Ortası, syf:316

“İnsanlar gerçeği değil, görüntüsünü severler.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 28

“Gülmek tüm insanlık ideallerinin varmak istediği en son noktadır”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 33

“İnsanın hiç affetmediği tek kişi kendisidir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 99

“Özlem, insanların kendilerine eziyet etmek için keşfettikleri bir duygu.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 114

“Yaşamın dört milyarda biri! Salt bir insan olmak, milyarlarca benzeri olan bir yaratığın kaderini paylaşmaktan daha dehşet verici ne olabilir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 244

“İnsan yalnızca yaşamakla yetinmeli midir?”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 248

“Biz insanlar gerçekleri hep keskin yanları ve özellikleriyle değerlendirmeye meyyalizdir… Oysa gerçekler, ya da sırlar diyelim, çoğu zaman silik ve belirsiz çizgilerden oluşur. Tıpkı kişiliklerimiz gibi. Belki de sır yok. Berberde tıraş olmak ve arkasından toplantıya gitmekle ölmek arasında hiçbir ayrıntı görmememin suçu bende mi? Bunu anlayabilmek için bu kadar uzun süre yaşamak gerekmesine şaşıyorum.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 249

“Her soruna, her olaya hep kurtarıcı gözüyle bakmak, bu bir çözüm veya kurtuluşa varmaktan çok, hayata insanlığın sınırlarının ötesinden bakma ölçüsünü getirir. Bu da kurtarıcıyı hep insani ölçülerin dışına iter.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 249

“Yalnızca insan olmaya katlanmak, kurtarmaya kalkışmamak! Sizce korkunç bir mahkumiyet değil mi? Ya Tanrı olmak? Bu daha korkunç bir mahkumiyet değil mi?”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 250

“İnsan, gördüğümüz, (daha çok) görmek istediğimizle sınırlıdır ve genellikle de göründüğünün ve anlatıldığının dışındaki herşeydir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 269

“İnsanları hayvanlardan ayıran en temel özellik gülmektir.”

Adını Unutan Adam, syf: 89

“Biz… Biz, size komik ve anlamsız gelse de dünyaya aşıktık; biz insanın biyolojik bir varlıktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk… Eğer insansanız bazı şeylere aşık olmak zorundasınız.”

Adını Unutan Adam, syf: 91

“Değer yargıları, insanı tutsaklığa, sıradanlığa götüren yolu aydınlatan ışıklardır.”

Yürek Sürgünü, syf: 296

“Biz kez insan öldürürseniz öteki insanoğulları hemen anlar bunu. Kokusunu alırlar; unutmayın, insan soyu bu gezegenin üstündeki içgüdüleri ve korkuları en gelişmiş türdür.”

Yürek Sürgünü, syf: 410

“Kişilik ancak tutarlılığın çelikleştirebileceği bir pamuk ipliğidir. Kişiliğin rengi, diğer bütün renkleri içinde eriten siyahtır. Kişilik aynadaki görüntü gibidir. Orada olduğunu bilir ve görürüz, ama asla ulaşamayız.”

Yürek Sürgünü, syf: 418

“Bütün ideolojilerin nihai amacı, yaşama nedeni, insanların gülmesidir.”

Yürek Sürgünü, syf: 435

“Biz insanlar, üstünde yaşadığımız bu gezegen gibi aslında yıldıztozlarından doğduk. İnsanların geceleri yıldızları büyülenmiş gibi seyredip ürpermelerinin ardında, bence bu mucizevi yaratılışın içgüdüsel şaşkınlığı ve hayranlığı var.”

Yürek Sürgünü, syf: 441

“Varlığımızı ruh ve beden diye ikiye ayırmak, saçmalık bence. Çünkü ruh yok. Ruh, bedenimize karşı duyduğumuz hayranlığın, belki de tiksintinin adı aslında.”

Yüz: 1981, syf: 94

“Her insan, sanki yazgısına hükmedecekmiş gibi, kendi hayatının en önemli varlığı olmayı dener.”

Yüz: 1981, syf:115

“İnsanlığın insanlar üstündeki hakkı, insanın bireysel haklarından daha önemlidir…”

Yüz: 1981, syf: 172

“İnsanların kimisi yaşamayı hayal eder, kimisi yaşarmış gibi davranır, kimisi de yaşar.”

Yüz: 1981, syf: 234

“En uzun yolculuklar, insanın kendi içinde çıktıklarıdır.”

Yüz: 1981, syf: 373

“Sevgi kendimizden vazgeçebilme, yazgımızı denetimsiz geleceğe bırakabilme cesaretidir. Sevgi yürekliliktir ve asla hesaplanarak bulunmaz; çünkü o hep sonuçtur. Sevgi soru değil, insan türünün bulduğu en muhteşem cevaptır…”

Yüz: 1981, syf: 417

“İnsanları sıradanlaştıran akıl ve zeka yetersizliği değil, hayata yönelik eğilim ve seçimleriyle ahlaki tutumlarının sığlığıdır…”

Yüz: 1981, syf: 419

“Varlığının penceresini sevgi ve insan soyuna kapayan, kendi varlığının rahminden doğmamış, sıradanlığın kozasından düyaya gelmiş birisi…”

Yüz: 1981, syf: 419

“Unutmamalıyız, insanlığın yasası, insanların yaptığı her yasanın üstündedir…”

Yüz: 1981, syf: 421

“İnsanlığın en büyük icadı ne yazı, ne de Tanrı; ruh; evet, sadece ruh. Oysa çürüyüp yok olacak bedenimize ölümsüzlük ekleme çabasından başka nedir ki ruh? Ölsek bile bir parçamızın yaşıyor olacağı düşünü canlı tutmaya çalışmak… Boş bir umut yani; düpedüz yalancılık, kutsallıkla maskelenmiş bir sahtekarlık hem de.”

Zamanın Manzarası, syf: 42

“Ruhumuz, annemizin rahminden, varoluşumuzun aydınlığına çıkarken, dölyatağında yapılan o kısa yolculuk boyunca edindiğimiz korkulardan doğar.”

Zamanın Manzarası, syf: 116

“Galiba mutlu insan yok, sadece mutlu olmaya çalışanlar var. Mutlu olabilen çıksaydı, şimdiye haberimiz olurdu. Yazdığımız, şarkılaştırdığımız, resmini çizmeye çalıştığımız hala hep mutsuzluk… Mutluluk, mutsuzluğun aksine, kısa ömürlü; çabuk tükeniyor…”

Zamanın Manzarası, syf: 199

“Kıyıcılık ve merhametin birlikte var oluşunun, başka canlılarda olmazken insan türünde ortaya çıkışı ne trajik bir zıtlık. Ve bu zıtlığa beynimiz ev sahipliği yaparken acısını yüreğimiz çekiyor.”

Zamanın Manzarası, syf: 240

“Her insan, ne kadar karşı koyarsa koysun, eninde sonunda kendi yaşamına bağlanır; öyleki, ikinci bir seçenek verilse bile yine kendisininkini seçer…”

Zamanın Manzarası, syf: 327

“Tüm insanlığın edinmesi gereken bilinçten söz ediyorum. Tanrı’yı icat ederken gösterdiğimiz o basiret gibi bir zihin uyanışı gerekli bize. Bir tür kavurucu sezgi, bir kıvılcım. Yaratıcı bir kavrayış…”

Zamanın Manzarası, syf: 361

“Sevmek bizi en az sevdiğimiz kadar yüceltir, değerli kılar, insanlaştırır…”

Zamanın Manzarası, syf: 385

“Önemli olan insanın şunu, ya da bunu yapabilmesi değil, tek tek yapabildiklerinin tümüyle bir insan olabilmesidir…”

Zamanın Manzarası, syf: 387

“İnsanların seçme yeteneğine sahip oldukları sadece dinsel bir yutturmaca. İnsanoğlu doğuşunu seçemez; peki ya ölümünü?”

Zamanın Manzarası, syf: 395

“Bizler aslında hayvanız, hemde en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bir türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar bunun binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz. Sonuç: Öldürmek ya da Tanrı yerine geçmek güdüsü.”

Issızlığın Ortası, syf:252

“Öyle bir insanlığın malıyız ki, değer verdiği bütün kavramlar kanla yıkanmış, barış diyerek açtığı bütün yollar kan göllerine dönüşmüş, mutluluk diye sunduğu herşeyin gölgesi ölümle damgalanmış.”

Issızlığın Ortası, syf:316

“İnsanlar gerçeği değil, görüntüsünü severler.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 28

“Gülmek tüm insanlık ideallerinin varmak istediği en son noktadır”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 33

“İnsanın hiç affetmediği tek kişi kendisidir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 99

“Özlem, insanların kendilerine eziyet etmek için keşfettikleri bir duygu.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 114

“Yaşamın dört milyarda biri! Salt bir insan olmak, milyarlarca benzeri olan bir yaratığın kaderini paylaşmaktan daha dehşet verici ne olabilir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 244

“İnsan yalnızca yaşamakla yetinmeli midir?”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 248

“Biz insanlar gerçekleri hep keskin yanları ve özellikleriyle değerlendirmeye meyyalizdir… Oysa gerçekler, ya da sırlar diyelim, çoğu zaman silik ve belirsiz çizgilerden oluşur. Tıpkı kişiliklerimiz gibi. Belki de sır yok. Berberde tıraş olmak ve arkasından toplantıya gitmekle ölmek arasında hiçbir ayrıntı görmememin suçu bende mi? Bunu anlayabilmek için bu kadar uzun süre yaşamak gerekmesine şaşıyorum.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 249

“Her soruna, her olaya hep kurtarıcı gözüyle bakmak, bu bir çözüm veya kurtuluşa varmaktan çok, hayata insanlığın sınırlarının ötesinden bakma ölçüsünü getirir. Bu da kurtarıcıyı hep insani ölçülerin dışına iter.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 249

“Yalnızca insan olmaya katlanmak, kurtarmaya kalkışmamak! Sizce korkunç bir mahkumiyet değil mi? Ya Tanrı olmak? Bu daha korkunç bir mahkumiyet değil mi?”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 250

“İnsan, gördüğümüz, (daha çok) görmek istediğimizle sınırlıdır ve genellikle de göründüğünün ve anlatıldığının dışındaki herşeydir.”

Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 269

“İnsanları hayvanlardan ayıran en temel özellik gülmektir.”

Adını Unutan Adam, syf: 89

“Biz… Biz, size komik ve anlamsız gelse de dünyaya aşıktık; biz insanın biyolojik bir varlıktan öte, soyut kavramlara karşı özel sorumluluğu olan bir varlık olduğuna inanıyorduk… Eğer insansanız bazı şeylere aşık olmak zorundasınız.”

Adını Unutan Adam, syf: 91

“Değer yargıları, insanı tutsaklığa, sıradanlığa götüren yolu aydınlatan ışıklardır.”

Yürek Sürgünü, syf: 296

“Biz kez insan öldürürseniz öteki insanoğulları hemen anlar bunu. Kokusunu alırlar; unutmayın, insan soyu bu gezegenin üstündeki içgüdüleri ve korkuları en gelişmiş türdür.”

Yürek Sürgünü, syf: 410

“Kişilik ancak tutarlılığın çelikleştirebileceği bir pamuk ipliğidir. Kişiliğin rengi, diğer bütün renkleri içinde eriten siyahtır. Kişilik aynadaki görüntü gibidir. Orada olduğunu bilir ve görürüz, ama asla ulaşamayız.”

Yürek Sürgünü, syf: 418

“Bütün ideolojilerin nihai amacı, yaşama nedeni, insanların gülmesidir.”

Yürek Sürgünü, syf: 435

“Biz insanlar, üstünde yaşadığımız bu gezegen gibi aslında yıldıztozlarından doğduk. İnsanların geceleri yıldızları büyülenmiş gibi seyredip ürpermelerinin ardında, bence bu mucizevi yaratılışın içgüdüsel şaşkınlığı ve hayranlığı var.”

Yürek Sürgünü, syf: 441

“Varlığımızı ruh ve beden diye ikiye ayırmak, saçmalık bence. Çünkü ruh yok. Ruh, bedenimize karşı duyduğumuz hayranlığın, belki de tiksintinin adı aslında.”

Yüz: 1981, syf: 94

“Her insan, sanki yazgısına hükmedecekmiş gibi, kendi hayatının en önemli varlığı olmayı dener.”

Yüz: 1981, syf:115

“İnsanlığın insanlar üstündeki hakkı, insanın bireysel haklarından daha önemlidir…”

Yüz: 1981, syf: 172

“İnsanların kimisi yaşamayı hayal eder, kimisi yaşarmış gibi davranır, kimisi de yaşar.”

Yüz: 1981, syf: 234

“En uzun yolculuklar, insanın kendi içinde çıktıklarıdır.”

Yüz: 1981, syf: 373

“Sevgi kendimizden vazgeçebilme, yazgımızı denetimsiz geleceğe bırakabilme cesaretidir. Sevgi yürekliliktir ve asla hesaplanarak bulunmaz; çünkü o hep sonuçtur. Sevgi soru değil, insan türünün bulduğu en muhteşem cevaptır…”

Yüz: 1981, syf: 417

“İnsanları sıradanlaştıran akıl ve zeka yetersizliği değil, hayata yönelik eğilim ve seçimleriyle ahlaki tutumlarının sığlığıdır…”

Yüz: 1981, syf: 419

“Varlığının penceresini sevgi ve insan soyuna kapayan, kendi varlığının rahminden doğmamış, sıradanlığın kozasından düyaya gelmiş birisi…”

Yüz: 1981, syf: 419

“Unutmamalıyız, insanlığın yasası, insanların yaptığı her yasanın üstündedir…”

Yüz: 1981, syf: 421

“İnsanlığın en büyük icadı ne yazı, ne de Tanrı; ruh; evet, sadece ruh. Oysa çürüyüp yok olacak bedenimize ölümsüzlük ekleme çabasından başka nedir ki ruh? Ölsek bile bir parçamızın yaşıyor olacağı düşünü canlı tutmaya çalışmak… Boş bir umut yani; düpedüz yalancılık, kutsallıkla maskelenmiş bir sahtekarlık hem de.”

Zamanın Manzarası, syf: 42

“Ruhumuz, annemizin rahminden, varoluşumuzun aydınlığına çıkarken, dölyatağında yapılan o kısa yolculuk boyunca edindiğimiz korkulardan doğar.”

Zamanın Manzarası, syf: 116

“Galiba mutlu insan yok, sadece mutlu olmaya çalışanlar var. Mutlu olabilen çıksaydı, şimdiye haberimiz olurdu. Yazdığımız, şarkılaştırdığımız, resmini çizmeye çalıştığımız hala hep mutsuzluk… Mutluluk, mutsuzluğun aksine, kısa ömürlü; çabuk tükeniyor…”

Zamanın Manzarası, syf: 199

“Kıyıcılık ve merhametin birlikte var oluşunun, başka canlılarda olmazken insan türünde ortaya çıkışı ne trajik bir zıtlık. Ve bu zıtlığa beynimiz ev sahipliği yaparken acısını yüreğimiz çekiyor.”

Zamanın Manzarası, syf: 240

“Her insan, ne kadar karşı koyarsa koysun, eninde sonunda kendi yaşamına bağlanır; öyleki, ikinci bir seçenek verilse bile yine kendisininkini seçer…”

Zamanın Manzarası, syf: 327

“Tüm insanlığın edinmesi gereken bilinçten söz ediyorum. Tanrı’yı icat ederken gösterdiğimiz o basiret gibi bir zihin uyanışı gerekli bize. Bir tür kavurucu sezgi, bir kıvılcım. Yaratıcı bir kavrayış…”

Zamanın Manzarası, syf: 361

“Sevmek bizi en az sevdiğimiz kadar yüceltir, değerli kılar, insanlaştırır…”

Zamanın Manzarası, syf: 385

“Önemli olan insanın şunu, ya da bunu yapabilmesi değil, tek tek yapabildiklerinin tümüyle bir insan olabilmesidir…”

Zamanın Manzarası, syf: 387

“İnsanların seçme yeteneğine sahip oldukları sadece dinsel bir yutturmaca. İnsanoğlu doğuşunu seçemez; peki ya ölümünü?”

Zamanın Manzarası, syf: 395