Söyleşiler

“Issızlığın Ortası ”

Yürürlükteki yazın ödülü kuruluşlarının en anlamlısı Milliyet Roman Ödülü bence. Her şeyden önce bu ödüle katılmış olan yazarları bilmeksizin karar veriyor seçici kurul. Rumuzlar sonradan açılıyor.

Bu yılki sonuçlar ‘oybirliğiyle’ alındı. Dahası, seçici kurul üyeleri (Orhan Hancerlioğlu, Oktay Akbal, Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer ve ben) ilk gizli oylamada hemen hep aynı romanları yeğledi. Böylelikle romanlar da kendi üstünlüklerini seçici kurula kabul ettiriyordu.

Mehmet Eroğlu’yla Orhan Pamuk’un yapıtları büyük ödülü paylaştılar. Selçuk Baran’ın “Bozkır Çiçekleri” de övgüye değer bulundu. Her üç roman da yakın bir gelecekte yayımlanacak. Sanırım, asıl üzerinde durulması gereken sorun da, bu üç yeni ve gerçekten güzel romanın yayımlanmasıydı. Sevgili Ülkü Tamer, Milliyet Yayınları’nın yönetmeni olarak bu görevi yüklendi.

Mehmet Eroğlu 1948 doğumlu. Yaşam öyküsünü açıklayan mektubunda başka bilgiler de var ama, ben pek dinleyemedim. Çünkü onun romanından çok etkilenmiştim, bir buçuk aydır “Issızlığın Ortası” yla yaşıyordum denebilir.

“Issızlığın Ortası” çok değişik, tedirgin edici  bir roman. Büyük ve klasik bir roman mimarisi üzerine kurulu değil. Tersine, ilk elde savruk ve dağınık bir roman izlenimini bırakıyor. Ama bu bir izlenim yalnızca. “Issızlığın Ortası” kendine özgü şifresi olan, o pek az rastlanabilecek doğaçtan artistik romanlardan biri. O kadar ki, Rilke’yi bile çağrıştırıyor. Rilke’yle  biçim anlatım benzerliği kurduğu için değil, Rilke’ yi anımsatırcasına etkilediğinden.

Bu açıdan yaklaşıldığında, “Issızlığın Ortası”nın Türk romanı için yeni bir dönemeç olduğunu söyleyebiliriz.] Mehmet Eroğlu, Ayhan adlı roman kişisinin ağzından yakın geçmişimize üç düzlemde ve üç zaman diliminde eğiliyor. Bir yanda yabancı dil öğrenimi çerçevesindeki 1960’ların genç kuşağı, bir yanda 12 Mart öncesinin ve sonrasının yaralı insanları ve nihayet Kıbrıs Savaşı. Bütün bu ortamlar da, 1975’lerin başkent Ankara’sından dile getiriliyor. Hayli karışık bir yapıyı, yazar, son kerte açık seçik geçişlerle bütünlüyor, romanının da karışık bir örgü kurmasını engelliyor.

Ne mi anlatıyor Mehmet Eroğlu? Bunu yanıtlamak çok güç. Pek çok şey. Bütün bir yaşam. Her şey… Bir kez, 12 Mart olayını öteki yazarlarımızdan farklı biçimde irdeliyor. Çok kaba bir genellemeyle, 12 Mart bugüne dek ‘ezenler’ ve ‘ezilenler’ öbekleriyle anlatıldı. Mehmet Eroğlu’ysa sorunu, memleketin coğrafyasından soyutlayıp, özel bir cehennem dünyasında deşiyor. Kabuslar-kabuslar. Zaten romanın başına şu ilginç öndeyiş eklenmiş: “Bu romandaki kişilerin, olayların, gerçekle bir ilişkisi yoktur. Ancak anlatılanların sadece hayal ürünü olduğunu kim söyleyebilir?

‘Anlatılanların’ hayal ürünü olduğunu düşünmeye fırsat kalmıyor bile. Bir cehennemde yol alırken, insan ateşin ışığına bakamıyor artık, yanık bir gövdeyle olanaksız bir edim bu.

“Issızlığın Ortası” yer yer popülist edebiyatın anlatımını, biçimini de kullanıyor. Bir-iki büyük toplantı sahnesinde, bazı sözleri, kişileri; ama daha çok salonları, içkilerin rengini ve kokularını, kadınların giyim-kuşamlarını anımsıyorsunuz, bir ‘gösteri’ gibi. Özellikle o bölümlerde popülist edebiyatın izlerine rastlanılabilir.

Ya da ben böyle düşünüyorum. Ama Mehmet Eroğlu’nun başarılarından biri bu da. Garip, fantezi kadınlar, büyük evler, garip ve ürkünç aileler, irkiltici cinsel ilişkiler… Giderek tümü, popülist olmaktan çıkıp, ‘ can yakıyor’.

Türk romanında psikolojiye pek eğinilmemiştir. Orta öğrenimde psikolojik roman dendi mi, Halide Edip’in “Handan”ı örnek verilir. “Issızlığın Ortası” gerçek bir psikolojik roman. Psikolojiyi yansıtırken de, bütün bağnazlık, tutuculuk çemberlerini tek tek kırıyor.

Bu romanda kimi bölümleri, bir buçuk aydır arkadaşlarıma yüksek sesle okumak ihtiyacını duydum. Soluk soluğa kalıyordum her seferinde. Daha üçüncü sayfasında alıp götürdü beni “Issızlığın Ortası”

Başka yapıtları var mı Mehmet Eroğlu’nun? Kendisi mi? Beğendiği yazarlar kimler? Sanatın işlevi üzerine ne düşünüyor? Şimdilik bilmiyoruz.

Şimdilik Mehmet Eroğlu “Issızlığın Ortası” gibi bir inceliğin yazarı.Bu yazarın Türk Romanına gereksindiğimiz ölçüde katkıda bulunacağına inanıyorum.

Mehmet Eroğlu’yu yürekten kutlarım.

ORTALIK TARİH  : 29 NİSAN 1979 SAYFA  : 6 YAZAN  : SELİM İLERİ