Söyleşiler

Yazdıklarının Odağına Kendisine Tehlikeli Sorular Soran Yazar: Mehmet Eroğlu

Türk Edebiyatına dokuz roman katan, çeşitli senaryolar yazan, halen yazma seminerleri veren ve siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevi süreci de yaşayan Mehmet Eroğlu 2 Ağustos 1948’de İzmir’de doğdu. Edebiyat öğretmeni olan babasının tayinlerinden dolayı ilkokul yıllarını Osmaniye, Aydın ve Edremit gibi değişik yerlerde geçirdikten sonra 1967’de liseden mezun oldu. Aynı yıl Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği bölümüne giren yazar, üniversite yıllarında öğrenci derneği başkanlığı yaptı. 1971 yılında fakülteden mezun olan Mehmet Eroğlu 12 Mart askeri darbesinin kurduğu sıkıyönetim mahkemesinde yargılandı. 1973 yılında sona eren mahkeme kararınca yazara Türk Ceza Kanunun (TCK) 141–142 maddesine muhalefetten 8 yıl ağır hapis ve 2 yıl da sürgün cezası verildi. 1974 genel affı ile mahkûmiyeti sona eren Mehmet Eroğlu bu yıllarda bir yandan mühendislik olarak çalışırken bir yandan da ilk romanı Issızlığın Ortası’nda ile yazarlık hayatına başladı. 1976’da tamamlanan Issızlığın Ortasında 1979 yılında Milliyet Roman Ödülünü aldı ancak 12 Eylül askeri darbesi sonrası romanın basımından yayınevi tarafından sol ve anti-militarist öğeler içerdiği gerekçesi ile vazgeçildi. Mehmet Eroğlu’nun Geç Kalmış Ölü adlı ikinci romanı da aynı gerekçelerle yayınevi tarafından basılmadı. Yazar sırasıyla; Issızlığın Ortasında (1984), Geç Kalmış Ölü (1984), Yarım Kalan Yürüyüş(1986) ve Adını Unutan Adam (1989) basımlarının ardından okurları ile buluşarak ülkemiz edebiyatındaki kendine özgü yerini edindi. Birbirini tamamlayıcı nitelikteki ilk iki romanı Orhan Kemal Roman Ödülü ve Madaralı Roman Ödüllerini kazandı. 15 yıl çalıştığı kamu kesimindeki görevinden siyasi baskılar sonucu 1985 yılında ayrılmak zorunda kalan yazar 1994’te Yürek Sürgünü adlı romanını tamamladı. Daha sonraki yıllarda senaryo ve müzik çalışmalarına ağırlık veren Mehmet Eroğlu’nun altıncı kitabı Yüz 1981 adlı kitabı, sadece yazarlık yapmak için 1999 bıraktığı mühendislik hayatının ardından 2000 yılında yayımlandı. Zamanın Manzarası adlı romanının Ekim 2002 yılında yayınlanmasının ardından da Kusma Kulübü adlı romanı da Şubat 2004 basıldı. Son romanı Düş Kırgınları ise 2005 Eylül’ünde çıktı. Mehmet Eroğlu’nun sinema çalışmaları arasında TRT’de yayınlanan Sızı ve Tutku Çemberi dizilerinin yanı sıra 1996 yılında İstanbul Film Festivalinde En İyi Türk Filmi ve Uluslararası Sinema Yazarları ve Eleştirmenleri –Fibresci ödülleri kazanan 80. Adım yapıtları bulunmaktadır. Hala Ankara’da yaşamakta olan Mehmet Eroğlu son yıllarda Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfında (UMAG) yazma seminerleri vermektedir.

Osman İşci – Yazmaya başladığınız, ülkemizde toplumsal muhalefetin yüksek olduğu 1970’li yılların sizin yazın hayatınıza etkileri neler olmuştur? Mehmet Eroğlu – Ben yazdıklarının odağına kendine tehlikeli sorular soran, yazgısını değiştirmeye çalışan insanı koyarak yazan ve bunu yaparken de toplumsal sorunları göz ardı etmeyen bir yazarım. Bu açıdan bakarsak, bir anlamda bizim Rönesanssımız diyebileceğimiz 1960-1970 arası dönem, sanatçılara hem insan hem de toplumsal olaylar açısından sayısız olanaklar sunar. Bu dönemi sonlandıran 12 mart 1970 darbesi ülkemizdeki ilk faşizm denemesidir. 12 Mart öncesi gençlik hareketleri iyi niyetli, ama sınıfsal açıdan sorunlu küçük burjuva radikalizmini aşamayan özellikler taşıdığından kendi kuşağının dramatik sonunu da hazırlamıştır. İlk beş romanım bu dönemin naieve ama soylu ve fedakar eylemcilerini anlatır.

O.İ. –  Sizin romanlarınızla tanışan okurlarda büyük etkiler yaratarak “aradığım yazarı buldum” etkisi yaratmanızı neye bağlıyorsunuz? Zira sizin okur kitlenizin derinlemesine geliştiğini biliyoruz. M.E. – Bunun nedeni sanırım yazdıklarımın okurda birebir yansımasını bulması kadar, günümüzde moda olan popüler edebiyata duyulan tepki, sahici yazarlara duyulan özlem ve toplumsal olayların edebiyatta yansımasının sahiciliği rol oynuyor. Okurlarımın neredeyse yüzde doksanı tüm kitaplarımı okumuştur diyebilirim. Yazdıklarımın birebir izlenmesini en açık kanıtı, yeni bir romanım çıktığı zaman tüm satışın neredeyse yüzde sekseni ilk bir buçuk ayda gerçekleşmesidir.

O.İ. – Kitaplarınızı ilk dönem ve son dönem yazdıklarınız şeklinde ayıracak olursak; ilk kitaplarınızda karşımıza çıkan roman kahramanları Korkut Laçin (Yarım Kalan Yürüyüş) ve Adını Unutan Adam romanındaki kahraman gibi neredeyse doğaüstü yeteneklere sahip iken, son dönem romanlarınızda ise kahramanların zaafları olan Umut (Kusma Kulübü) belki sıradan denilebilecek ve biraz da toplumun dışına itilmiş kişilerden oluştuğunu görüyoruz. Sizce de bu yönde bir değişim var mıdır? Eğer varsa sebeplerini nelere bağlıyorsunuz? M.E. – İlk beş romanımın kahramanları genellikle az önce söylediğim gibi 1968 kuşağı diyebileceğimiz kuşağın mensuplarıdır. Sonrakiler ise 1980, 12 Eylül sonrasının insanları. Ülkenin son 20 yılına maalesef sıradan bir gençlik damgasını vurdu. Roman, bir tanımıyla toplumun aynası ise, böyle kahramanlar seçmekte kaçınılmaz diye düşünüyorum.

O.İ. – Son yıllarda Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfında (UMAG) yazma seminerleri veriyorsunuz. Seminerlerin içeriğinden biraz bahseder misiniz? M.E. – Umag’da verdiğim yazma seminerleri, katılımcılara yaratma cesareti vermeyi amaçlıyor. Bunun ötesinde yazmak, daha doğrusu yazar olmak, nedir, ne değildir, bunlar anlatılıyor. Dahası nasıl edebiyat okuması yapmalıyız, bunun hakkında ipuçları veriliyor. En önemlisi, piyasanın dayattığı popüler kültüre karşı farklı bir duruş örneği sergileniyor.

O.İ. – Yazma yeteneği ve isteği olan yeni yazar adaylarına ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? M.E. – Önce yeteneğe inanmadığımı söyleyerek başlayayım. Yetenek dediğimiz, enerji+ kararlılıktır. Bir sanat eserinin en az yüzde seksen beşinin kan, ter ve gözyaşı –yani emek- olduğu göz önünde tutulursa söylediğim daha iyi anlaşılır. Seminer katılımcılarına daha ilk derste şunları söylüyorum: “Biz size yazmayı öğretemeyiz; ama siz yazmayı öğrenebilirsiniz. Çünkü yazma öğretilen bir şey değil, öğrenilen bir şeydir. Bunun için de yapmanız gereken okumaktır. Ama kitap değil, yazar okuyun!..”

O.İ. –  Bir yazar olarak yazma semineri vermek nasıl bir duygu, biraz bahsedebilir misiniz? M.E. – Toplumsal bir görev olarak alıyorum. Zaman zaman, anlattıklarımın yansımasını gördüğümde, mutlu olduğumu da eklemeliyim.

O.İ. – Yarım Kalan Yürüyüş adlı romanınız sinemaya aktarıldı ve televizyonlarda Sekseninci Adım adıyla gösterildi. Aynı zamanda bir senaryo yazarı olarak sinemanın sizin için anlamı nedir? Yakın zamanda senaryo çalışmalarınız olacak mı? M.E. – Sinemadan dilim yandı. Yani senaryo yazarken gördüğüm filmi, senaryo çekildikten sonra göremedim. Bu yüzden şimdilik böyle bir niyetim yok. Ama bir gün bir senaryo yazarsam, onu filme de çekerim.

O.İ. – Türk edebiyatı klasikleri arasında yerini almış bir romancı olarak yazdıklarınızın okurlarınıza yeterince ulaştığını düşünüyor musunuz? Eğer ulaşmıyorsa bunun sebepleri nelerdir? M.E. – Okurlarıma yeterince ulaştığımı sanıyorum. Edebiyat okuru olarak birçok yazara nasip olmayacak kadar çok okurum var. Yani edebiyat çerçevesinde kalmak kaydıyla bilinen ve değeri kabul edilen bir yazar olduğumu düşünmüşümdür hep.

O.İ. – Özellikle 12 Eylül Askeri Darbesinden sonra gençlerin sadece okumaya değil, diğer toplumsal meselelere de ilgilerini yitirmeleri konusundaki düşünceleriniz nelerdir? M.E. – 12 Eylül bu ülkenin ve toplumumuzun başına gelmiş en büyük felakettir. Felaketin büyüklüğü etkilerini çok planlı ve sistematik olarak toplumun ve toplum yapısının her tarafına ulaşmasıdır.

O.İ. –  Dünya edebiyatı ile karşılaştırdığınızda ülkemiz edebiyatının durumu nedir? M.E. – Bu soruyu edebiyat tarihçileri ya da eleştirmenler cevaplamalı. Ama Türkiye’de de kitap bir meta haline döndü ve büyük sermaye tarafından kontrol ediliyor.

O.İ. –  Yazdığınız romanlardan yabancı dile tercümesi yapılan eserleriniz var mı? M.E. – Hayır yok.

O.İ. –  Bir okur olarak Mehmet Eroğlu ne tür kitapları, hangi yazarları okur? Okuyacağı kitabı seçerken nelere dikkat eder? M.E. – Okurken, söylediğim gibi yazar okurum. Kendi kan gurubumdan yazarı. Neleri okuduğuma ilişkin bir fikir edinmek için öğrencilerimin hazırladığı web sayfasına www.mehmeteroglu.info adresine bakmak yararlı olur.

O.İ. – Şu anda üzerinde çalıştığınız bir eseriniz var mı? M.E. – Eylül başında Düş Kırgınları adlı romanım çıktı. Gelecek yıl çıkacak romanımı da yarıladım diyebilirim.

Düş Kırgınları, pişmanlık, aşk ve sevgi, dostluk ve ölüm üzerine bir düşünme diyebiliriz.

Eylül 2005 Osman İşci