“Şimdi geçmişle geleceğin tam ortasındayız ve artık ne geride bıraktıklarımızın ne de gelecekte olanların bir önemi var. Hayat, içinde yüzdüğümüz kurşuni denizin ortasındaki şu ana sıkışıp kaldı. Birkaç saat ya da bir kaç gün sonrası kocaman bir boşluk.”
Issızlığın Ortası, syf: 20
“Yaşanan her serüven insan hayatında eksik kalan bir resmin tamamlanmasıdır.”
Issızlığın Ortası, syf: 39
“Hiçbir hayat yenilmeden, geri çekilmeden kazanılmaz…”
Issızlığın Ortası, syf:318
“Hayatı, onu katlanılmaz yapan gündelik ayrıntılardan kurtararak yaşamayı becerebilseydi insanlar! Hayatı beynin kıvrımlarından koparıp bir şimşeğin çakıp sönmesi kadar kısa süren düşüncelere sığdırmak mümkün değil. Hayat, beynin kıvrımlarından daha geniş. Her seferinde, her sınavda birdenbire önümde beliren, yüksek ve aşılmaz duvara benzeyen gerçekler bunu kanıtlamadı mı?Ama ben hayatı düşüncelerimde şekillendirdiğim gibi yaşamaya kalktım. Düşündüğüm, istediğim ve düşlediğim gibi.”
Geç Kalmış Ölü, syf: 283
“Yalnızca yaşamak bile başlı başına bir çılgınlıktır.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 101
“Bence hayatın sırrını, tabii eğer varsa, verilecek cevaplardan çok, sorulabilecek sorularda aramalı.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 248
“Hayat ha! Şu parmak izi gibi ne yaparsak yapalım kurtulamadığımız bela. Hayat sizin için olsa olsa, insanla adı arasındaki o kısa çizgiye sığan her şeydir. Oysa benim için hayat, şu andaki öfkemle biraz sonraki aldırmazlığımın arasında benim bulunmadığım bir yerde, benden uzakta olan herşey.”
Adını Unutan Adam, syf: 50
“Hayat direnmek ve unutmamaktır.”
Adını Unutan Adam, syf: 51
“Gerçek hayat, yaşamak istediğimizle yaşadığımızın arasında kalandır.”
Adını Unutan Adam, syf: 132
“Ütopyasız bir dünya? Bu, büyük, korkutucu bir belirsizlik ve tuzaklarla dolu bir bilinmezlikle eşanlamlı değil miydi? Ütopyasız bir geleceğe doğru yaşamak, karanlık ve rutubetli hücrelerde, göğü yıldızlı çöllerde sayısız kez kanıtladığı, sık sık bir dost gibi yardımını istediği cesareti gerektiriyordu.”
Yürek Sürgünü, syf: 7
“Hayatın gölgeye benzediğini ve hiçbir bıçağın onu bölemeyeceğini, bölünse bile elde kalanın noktayla sona eren, anlamlı bir cümleye benzemeyeceğini biliyordu.”
Yürek Sürgünü, syf: 185
“İnsanların hayatını belirleyen, yaşarken önemini asla kavrayamadığımız, kısacık anlardır…”
Yürek Sürgünü, syf: 249
“Anılar hayatın en kalıcı ve en gerçek yönleridir…”
Yürek Sürgünü, syf: 284
“Önemli olan son değil, andı; son ölümdü, şimdiki an ise hayat.”
Yürek Sürgünü, syf: 352
“Beden güçlüyken, yaşam ve ölüm eşittir. Zamanla, insan yaşlandıkça bu eşitlik bozulmaya yüz tutar ve ancak o zaman hayatın değeri gerçek anlamda kavranabilir.”
Yürek Sürgünü, syf: 481
“Yaşam bir riskti. Risk tehlike değildi; yalnızca belirsizlik ve bu belirsizliği göze alabilmekti.”
Yürek Sürgünü, syf: 482
“Geçmişe sığmayan, anılaştıramadığımız inatçı hayatlar kendini yazdırır; ötekiler yani kağıda dökülemeyenler, yaşanmakla tükenirler, çünkü kalıcı özleri yoktur.”
Yüz: 1981, syf: VII
“Hayatı, kalın dış kabuğunun ortasında, ölü hücrelerle çevrelenmiş – içinde özsuyunun aktığı – damara benzer ince bir çizgiye sıkışmıştı sanki.”
Yüz: 1981, syf: 36
“Yaşam en çok suya benziyor. Hangi yatakta akarsa onun şeklini alıyor. Biçimi, kararlı bir tarzı, bilinen bir örgüsü, kokusu ve siz katmadıkça da bir rengi yok… Ama insan suyun hayat verdiği gibi, sel olup herşeyi yıkabileceğini de unutmamalı.”
Yüz: 1981, syf: 134
“Yaşam insana karşı duyarsız, aldırmaz ve yansızdır. Sonsuzluğa akışı insafsızcadır.”
Yüz: 1981, syf: 301
“Hayat, ölüme giden yolda gördüğümüz rüyadır.”
Yüz: 1981, syf: 373
“Yaşamı kişinin başyapıtıdır.”
Yüz: 1981, syf: 385
“Yaşam, gerçeklere arkasını döner, merhameti unutur, geleceğe gözünü kapar ve kendini aşmaya çalışmaz, sadece varlığını korumak haline dönüşürse, ölümcül bir zehirle çürür: Sıradanlıkla…”
Yüz: 1981, syf: 418
“Hayata verilebilecek en anlamlı dikkat, sevgidir.”
Yüz: 1981, syf: 428
“Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek; hayat da sonunda ölüm kavşağında birbirleriyle birleşecek olan bu üç ırmağın içinde akıp gitmiyor mu?”
Zamanın Manzarası, syf: 10
“Benim gibiler sonunda şu veya bu şekilde hep cehennemin yolunu tutarlar. Şeytanların balosuna katılmaya… Orada hayat bozuk para gibi durmadan el değiştirirmiş. Bir Tanrı’nın, bir şeytanın cebine… Eğer kağıt para olamazsan asla bir hayatın olmaz… Olacaksan banknot olacaksın!”
Zamanın Manzarası, syf: 241
“Yaşamak! İnsan dağarcığının bazen koyu, bazen parıltılı, ama her durumda en değerli sözcüğü…”
Zamanın Manzarası, syf: 252
“Yaşam, ölümü geciktiren bir olgudur.”
Zamanın Manzarası, syf: 348
“Ölmek için bir neden aramak… Bazılarımız için hayat eninde sonunda budur…”
Zamanın Manzarası, syf: 419
“Olanlara, insana karşı duyarsız, yansız akıp giden ve adına hayat denilen bu saçmalığa boyun eğerek katlanamam.”
Zamanın Manzarası, syf: 424
“Çıldırmışken, çıldırmamış gibi yaşamaktan bıktım…”
Zamanın Manzarası, syf: 431
“Şimdi geçmişle geleceğin tam ortasındayız ve artık ne geride bıraktıklarımızın ne de gelecekte olanların bir önemi var. Hayat, içinde yüzdüğümüz kurşuni denizin ortasındaki şu ana sıkışıp kaldı. Birkaç saat ya da bir kaç gün sonrası kocaman bir boşluk.”
Issızlığın Ortası, syf: 20
“Yaşanan her serüven insan hayatında eksik kalan bir resmin tamamlanmasıdır.”
Issızlığın Ortası, syf: 39
“Hiçbir hayat yenilmeden, geri çekilmeden kazanılmaz…”
Issızlığın Ortası, syf:318
“Hayatı, onu katlanılmaz yapan gündelik ayrıntılardan kurtararak yaşamayı becerebilseydi insanlar! Hayatı beynin kıvrımlarından koparıp bir şimşeğin çakıp sönmesi kadar kısa süren düşüncelere sığdırmak mümkün değil. Hayat, beynin kıvrımlarından daha geniş. Her seferinde, her sınavda birdenbire önümde beliren, yüksek ve aşılmaz duvara benzeyen gerçekler bunu kanıtlamadı mı?Ama ben hayatı düşüncelerimde şekillendirdiğim gibi yaşamaya kalktım. Düşündüğüm, istediğim ve düşlediğim gibi.”
Geç Kalmış Ölü, syf: 283
“Yalnızca yaşamak bile başlı başına bir çılgınlıktır.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 101
“Bence hayatın sırrını, tabii eğer varsa, verilecek cevaplardan çok, sorulabilecek sorularda aramalı.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 248
“Hayat ha! Şu parmak izi gibi ne yaparsak yapalım kurtulamadığımız bela. Hayat sizin için olsa olsa, insanla adı arasındaki o kısa çizgiye sığan her şeydir. Oysa benim için hayat, şu andaki öfkemle biraz sonraki aldırmazlığımın arasında benim bulunmadığım bir yerde, benden uzakta olan herşey.”
Adını Unutan Adam, syf: 50
“Hayat direnmek ve unutmamaktır.”
Adını Unutan Adam, syf: 51
“Gerçek hayat, yaşamak istediğimizle yaşadığımızın arasında kalandır.”
Adını Unutan Adam, syf: 132
“Ütopyasız bir dünya? Bu, büyük, korkutucu bir belirsizlik ve tuzaklarla dolu bir bilinmezlikle eşanlamlı değil miydi? Ütopyasız bir geleceğe doğru yaşamak, karanlık ve rutubetli hücrelerde, göğü yıldızlı çöllerde sayısız kez kanıtladığı, sık sık bir dost gibi yardımını istediği cesareti gerektiriyordu.”
Yürek Sürgünü, syf: 7
“Hayatın gölgeye benzediğini ve hiçbir bıçağın onu bölemeyeceğini, bölünse bile elde kalanın noktayla sona eren, anlamlı bir cümleye benzemeyeceğini biliyordu.”
Yürek Sürgünü, syf: 185
“İnsanların hayatını belirleyen, yaşarken önemini asla kavrayamadığımız, kısacık anlardır…”
Yürek Sürgünü, syf: 249
“Anılar hayatın en kalıcı ve en gerçek yönleridir…”
Yürek Sürgünü, syf: 284
“Önemli olan son değil, andı; son ölümdü, şimdiki an ise hayat.”
Yürek Sürgünü, syf: 352
“Beden güçlüyken, yaşam ve ölüm eşittir. Zamanla, insan yaşlandıkça bu eşitlik bozulmaya yüz tutar ve ancak o zaman hayatın değeri gerçek anlamda kavranabilir.”
Yürek Sürgünü, syf: 481
“Yaşam bir riskti. Risk tehlike değildi; yalnızca belirsizlik ve bu belirsizliği göze alabilmekti.”
Yürek Sürgünü, syf: 482
“Geçmişe sığmayan, anılaştıramadığımız inatçı hayatlar kendini yazdırır; ötekiler yani kağıda dökülemeyenler, yaşanmakla tükenirler, çünkü kalıcı özleri yoktur.”
Yüz: 1981, syf: VII
“Hayatı, kalın dış kabuğunun ortasında, ölü hücrelerle çevrelenmiş – içinde özsuyunun aktığı – damara benzer ince bir çizgiye sıkışmıştı sanki.”
Yüz: 1981, syf: 36
“Yaşam en çok suya benziyor. Hangi yatakta akarsa onun şeklini alıyor. Biçimi, kararlı bir tarzı, bilinen bir örgüsü, kokusu ve siz katmadıkça da bir rengi yok… Ama insan suyun hayat verdiği gibi, sel olup herşeyi yıkabileceğini de unutmamalı.”
Yüz: 1981, syf: 134
“Yaşam insana karşı duyarsız, aldırmaz ve yansızdır. Sonsuzluğa akışı insafsızcadır.”
Yüz: 1981, syf: 301
“Hayat, ölüme giden yolda gördüğümüz rüyadır.”
Yüz: 1981, syf: 373
“Yaşamı kişinin başyapıtıdır.”
Yüz: 1981, syf: 385
“Yaşam, gerçeklere arkasını döner, merhameti unutur, geleceğe gözünü kapar ve kendini aşmaya çalışmaz, sadece varlığını korumak haline dönüşürse, ölümcül bir zehirle çürür: Sıradanlıkla…”
Yüz: 1981, syf: 418
“Hayata verilebilecek en anlamlı dikkat, sevgidir.”
Yüz: 1981, syf: 428
“Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek; hayat da sonunda ölüm kavşağında birbirleriyle birleşecek olan bu üç ırmağın içinde akıp gitmiyor mu?”
Zamanın Manzarası, syf: 10
“Benim gibiler sonunda şu veya bu şekilde hep cehennemin yolunu tutarlar. Şeytanların balosuna katılmaya… Orada hayat bozuk para gibi durmadan el değiştirirmiş. Bir Tanrı’nın, bir şeytanın cebine… Eğer kağıt para olamazsan asla bir hayatın olmaz… Olacaksan banknot olacaksın!”
Zamanın Manzarası, syf: 241
“Yaşamak! İnsan dağarcığının bazen koyu, bazen parıltılı, ama her durumda en değerli sözcüğü…”
Zamanın Manzarası, syf: 252
“Yaşam, ölümü geciktiren bir olgudur.”
Zamanın Manzarası, syf: 348
“Ölmek için bir neden aramak… Bazılarımız için hayat eninde sonunda budur…”
Zamanın Manzarası, syf: 419
“Olanlara, insana karşı duyarsız, yansız akıp giden ve adına hayat denilen bu saçmalığa boyun eğerek katlanamam.”
Zamanın Manzarası, syf: 424
“Çıldırmışken, çıldırmamış gibi yaşamaktan bıktım…”
Zamanın Manzarası, syf: 431