Mehmet Eroğlu ile yeni romanı “Adını Unutan Adam” üzerine:
68 Kuşağı İçin Kısa Ve İçten Bir Ağıt
Adını Unutan Adam, Mehmet Eroğlu’nun dördüncü kitabı. “Eylemci genç adam” tipinin dört ayrı kitabında değişik perspektiflerde ele alan yazar, bu kitabını “unutmayanlar” a ithaf etti. Cönk yayına hazırlanırken, Mehmet Eroğlu’nun kitabı da Can Yayınları’nda dizgi aşamasından geçmekteydi… Eroğlu, yeni romanıyla ilgili olarak sorularımızı yanıtladı:
Kahramanınız, Filistin direniş hareketindeki bir eylemde “unutması gerektiği için” adını unuttu. Son kitabınızdaki adsız kahramanınız ile önceki kitaplarınızdaki kahramanlarınızın (Ayhan ve Korkut) benzerlikler taşıdığını söyleyebilir miyiz? Yaşadıkları olaylar ne kadar farklı olursa olsun, aynı insan tipini değişik perspektiflerden görmek ve göstermek istediğiniz ileri sürülebilir mi?
M.E. – İnsanlık durumlari.
Romanlar bildiğiniz gibi değişik konuları ele alırlar: Bir duyguyu, bir dönemi, bir olayı, bir şeyi, çok şeyi, az şeyi ya da her şeyi anlatan romanlar vardır. Ama romanların vazgeçmediği tek konu insanlardır. Dört roman yazdıktan sonra geriye bakıp yazdıklarımı ve beğendiğim yapıtları hatırlayınca beni en çok ilgilendirenin insanlar ve o insanların karşılaştıkları insanlık durumları olduğunu düşünüyorum: İnsan öldürmek, kendini insanlığı kurtarmaya mecbur hissetmek, kurtarıcılığa soyunulduğunda karşılaşılan dramlar gibi… Sorunuzu bu perspektif içinde cevaplandırmaya çalışırsam, toplumsal ve bireysel boyutların dengelendiği bir çerçeve içinde insanda varolan ya da var olup da derinlerde bir yerde saklı kalmış gerçekleri araştırma çabasında yoğunlaşmak; işte benim yaptığım bu. Daha kısa bir tanımla insana ve insanlık durumlarının üstüne eğilme.
Bunun doğal sonucu da şimdiye kadar yazdığım romanlarımın hep kahramanlarıyla birlikti anılmasıdır. Kitaplarımı dikkatle okuyup da (beğensin, beğenmesin) kahramanını hatırlamayan tek kişiye rastlamadım. Issızlığın Ortasında ve Geç Kalmış Ölü Ayhan’ın Yarım Kalan Yürüyüş ise Korkut’un hikâyesidir. Adını Unutan Adam’a gelince , bu kitap 1968-69 yıllarında yirmi ya da yirmi bir yaşında olan genç adamları anlatmaktadır. Diğer bir deyişle bu dört kitap, Ayhan’la soyut, aşırı ve ölümü özleyen, Korkut’la varlığını ancak bir şeyleri kurtarmakla anlamlı hisseden, Adını Unutan Adsız Kahraman’la da devrim romantizmini iliklerinde hisseden genç adamları, daha doğru bir tanımla aynı genç adam tipinin öne çıkan özelliklerinin altını çizmeye çalışmaktadır. 1968 kuşağının eylemci tipinin en belirgin özellikleri, soyutluk, kurtarıcılık, romantizm ve içtenliktir. Bu nedenle Adını Unutan Adamın adsız kahramanı Ayhan ve Korkut’u hatırlatabilir. Aslında yapmayı amaçladığım şey, 1968’de genç bir adam olan eylemcinin yüzünü tamamlayıp büyüleyici bütünü görmeye çalışmaktan ibarettir.
İzninizle bu fırsatı kullanıp 1968 kuşağıyla ilgili birkaç önemli gerçeğin altını çizmek istiyorum. Bizim kuşağın içinde yer aldığı veya ondan kan almış sonraki politik eylemlerin en büyük zaafı (ama aynı ölçüde de gücü partileşememiş olmasıdır. 1968 kuşağı genelde partisiz bir kuşaktır. Diğer önemli bir özellik ise, 1968 kuşağına hâkim olan politik çizginin (bu çizgiye katılsak da, katılmasak da) diğer bütün politik çizgilere karşı kurduğu ideolojik hegemonya ve hareketin yaygınlığıdır. Türk Marksist solunda hiçbir politik çizgi 1968 dalgası kadar yaygın, güçlü ve yerli olmamıştır. Buraya kadar ideologların ve tarihçilerin meselesi. 1968 kuşağının romancılara ait olan öteki özelliği ise ölüme yakınlığıdır. 1968’de genç bir eylemci olanlar ölüme yakın durmuş, ölümü küçümsemiş, eyleme, yaşanmaya değer bir hayat edinmek için kendi hayatlarından vazgeçme ilkesini katmışlardır. Adını Unutan Adam’ın adsız kahramanı bu kuşağın genç adamlarından biridir.
Romanlarınızda genellikle kavramlar üzerinde duruyorsunuz. Adını Unutan Adam’a göre “hayat” direnmek ve unutmamaktır. Ölüm de tersi. Bu iki kavram için siz neler düşünüyorsunuz?
M.E. – Dünyaya âşık olmak
Adsız kahramanın dediği gibi, hayatın onlarca tanımı olabilir. Ama en kısa tanımıyla hayat direnmek ve unutmamaktır. Yalnızca uzun dönemde yılmadan direnenler dünyaya âşık olabilirler. Dünyaya âşık olmak, onu değiştirmek istemek ve ütopyaya doğru yürümek ise her zaman ölümü yener ve kişiyi ölümsüzleştirir. Unutan insan hayatı bir ölü gibi yaşar. Önemli olan hiç ölmemek, ya da öldükten sonra da yaşamayı becerebilmektir. Romanlarımda ele aldığım kavramlara gelince, ben bu kavramların 1968’de genç bir adam olan eylemciye biçim veren kavramlar olduğuna inanıyorum. Cesaret, aşırılık, soyutluk, kurtarıcılık, romantizm, içtenlik ve ölüm: Adını Unutan Kahraman bu kavramların karışımı ve toplamı bence.
Epeyce hırpalanmış bir kuşak
Adını Unutan adam, 1969 yılında Filistin’de, Ölüdeniz’le Şeria Irmağı arasındaki bir tepede adını unutan genç bir adamın onsekiz yıl sonra adının peşine takılıp adını arayışını, iki ayrı zaman ve mekanda gerçek ve düşün içi içe yürüdüğü bir kurguyla anlatıyor, dozaj öylesine ayarlanmış ki, zaman zaman olayların hangisi düşte, hangisi gerçekte yaşanıyor, belli olmuyor. Bu –sizin sözcüklerinizle söylüyorum- “sonu olmayan” gerçeküstü hikâyenin kahramanının adsız olması… Onu adsız bırakırken ne düşündünüz?
M.E. – Romanı okudunuz. Dikkat ettiyseniz iki yüz sayfa boyunca hemen hemen hiç yüz ve çevre betimlemesi yok. Roman tamamen zaman ve duygu boyutunda ve diyaloglarla dayalı bir biçimde gelişiyor. Kurgusu ve atmosferiyle oldukça değişik bir roman. Zaman bir duygunun etrafında bazen birkaç dakika, bazen birkaç saat, bazen de onsekiz yıl öteye sıçrıyor. Adını Unutan Adam’ın kahramanının adsız olmasının gelince, adsız kahraman bence 1968 kuşağıdır ve bu nedenle de önemlidir. Yani bugün kırk yaşlarında olan ve o yılları hâlâ unutmamış olanlar. Kahraman tek kişi değil (iddialı görünse de) bir kuşaktır. Siz kurgunun gerçeküstülüğüne bakmayın, Adını Unutan Adam’ın kahramanları hepimizin tanıdığı gerçek genç adamlardır. 1968 kuşağı epeyce hırpalanmış ve eleştirilmiş bir kuşaktır. (Ben de hem hırpalandım, hem de eleştirdim) Sanırım yirmi yıl sonra bu kuşak kısa ve içten bir ağıtı hak etti. Adını Unutan Adam’la yapmaya çalıştığım budur.
12.CÖNK
TARİH : ŞUBAT 1989
SAYFA : 12-13
YAZAN : ÜLKÜ KARAOSMANOĞLU