“Acının dili yoktur. İnsan ya da hayvan, fark etmez; hepsi aynı biçimde bağırır.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 36
“Acıyı ve özlemi sona erdirecek sırrı bulduğunu biliyordu: Sır, risk ve kararlılıktı.”
Yürek Sürgünü, syf: 483
“Acı çekmek bize herşeyi, en çok da kendimizi duyumsayıp kavrayabilme yeteneğini verir.”
Yüz: 1981, syf: IX
“Acı aslında Tanrısal bir terazi ya da ayırgaçtır.”
Yüz: 1981, syf: 174
“Acı sıradan insanları -duvarlarını hiçbir zaman aşamayacakları- kine, beyniyle vicdanı birbirine bağlı olanları ise Tanrı’ya tutsak eder.”
Yüz: 1981, syf: 174
“Acı çekmeyenlerin, acı çekme yetenekleri yoktur ve bu kişinin ruhsal zenginleşmesinin önündeki bir eksikliktir…”
Yüz: 1981, syf: 304
“Aslında dayanamadığım aşk acısı değil, aşk acısı çeken birini seyretmekti.”
Yüz: 1981, syf: 305
“Budalaların acı çekmesinde olağandışı birşey yoktur. Hatta acı çekmek onlara yakışırdı bile. Dramatik olan, zeki kimselerin acı çekmesi.”
Yüz: 1981, syf: 382
“Özlemek acıyla akrabadır; lokomotifle katar gibi. Ama hangisi ötekini çeker, işte bu belirsizdir.”
Yüz: 1981, syf: 407
“Duyduğum acı tıpkı gölge gibi, aşkı izliyor ve asla yok edilemeyecek…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Mutluluk, acıyla, kaynağının yer değiştirmesinden doğar…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Hiç mutlu olmayanlar mutsuzluğun da farkına varamazlar…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Garip, ama gerçek; aslında acısız yaşayamıyoruz. Çünkü bilgi ve gerçeğin asıl kaynağı olan acı, varlığımızın farkına varmamızı da sağlıyor. Bizi sahici kılıyor. Yine de, çektiği acıdan daha büyük, daha geniş, daha derin bir acı olmadığını, acının sonuna vardığını düşünenler eğer budala değillerse, Tanrı’nın hayalgücünün benzersizliğinden habersiz olanlardır.”
Zamanın Manzarası, syf: 5
“Zevkle acının, bedenimizi kuşatan bir çemberin üzerinde yer aldığını, birbirini izlediğini, hangisinden başlarsak başlayalım ötekine varabileceğimizi kavradım. Kanıt? İkisinin sonunda da bağırıyorduk.”
Zamanın Manzarası, syf: 115
“Acının dili yoktur. İnsan ya da hayvan, fark etmez; hepsi aynı biçimde bağırır.”
Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 36
“Acıyı ve özlemi sona erdirecek sırrı bulduğunu biliyordu: Sır, risk ve kararlılıktı.”
Yürek Sürgünü, syf: 483
“Acı çekmek bize herşeyi, en çok da kendimizi duyumsayıp kavrayabilme yeteneğini verir.”
Yüz: 1981, syf: IX
“Acı aslında Tanrısal bir terazi ya da ayırgaçtır.”
Yüz: 1981, syf: 174
“Acı sıradan insanları -duvarlarını hiçbir zaman aşamayacakları- kine, beyniyle vicdanı birbirine bağlı olanları ise Tanrı’ya tutsak eder.”
Yüz: 1981, syf: 174
“Acı çekmeyenlerin, acı çekme yetenekleri yoktur ve bu kişinin ruhsal zenginleşmesinin önündeki bir eksikliktir…”
Yüz: 1981, syf: 304
“Aslında dayanamadığım aşk acısı değil, aşk acısı çeken birini seyretmekti.”
Yüz: 1981, syf: 305
“Budalaların acı çekmesinde olağandışı birşey yoktur. Hatta acı çekmek onlara yakışırdı bile. Dramatik olan, zeki kimselerin acı çekmesi.”
Yüz: 1981, syf: 382
“Özlemek acıyla akrabadır; lokomotifle katar gibi. Ama hangisi ötekini çeker, işte bu belirsizdir.”
Yüz: 1981, syf: 407
“Duyduğum acı tıpkı gölge gibi, aşkı izliyor ve asla yok edilemeyecek…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Mutluluk, acıyla, kaynağının yer değiştirmesinden doğar…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Hiç mutlu olmayanlar mutsuzluğun da farkına varamazlar…”
Yüz: 1981, syf: 412
“Garip, ama gerçek; aslında acısız yaşayamıyoruz. Çünkü bilgi ve gerçeğin asıl kaynağı olan acı, varlığımızın farkına varmamızı da sağlıyor. Bizi sahici kılıyor. Yine de, çektiği acıdan daha büyük, daha geniş, daha derin bir acı olmadığını, acının sonuna vardığını düşünenler eğer budala değillerse, Tanrı’nın hayalgücünün benzersizliğinden habersiz olanlardır.”
Zamanın Manzarası, syf: 5
“Zevkle acının, bedenimizi kuşatan bir çemberin üzerinde yer aldığını, birbirini izlediğini, hangisinden başlarsak başlayalım ötekine varabileceğimizi kavradım. Kanıt? İkisinin sonunda da bağırıyorduk.”
Zamanın Manzarası, syf: 115